Haber

Meksika’dan arama ekibi: Kafamıza silah dayadılar, rehin alındık

Maraş merkezli sarsıntının ardından dünyanın birçok ülkesinden Türkiye’ye gelen arama kurtarma ekipleri arasında Meksika da yer aldı. 8 yıldır Meksika’da yaşayan Aydemir Taşova da bu ekip arasında yer aldı.

Taşova, her iki dili de bilmesi nedeniyle Meksika grubuna da liderlik etti. Taşova, deprem bölgelerinde çalışırken yaşadıklarını anlattı. Buna göre ekip Türkiye’ye indiğinde eşyalarını kaybetmiş, ilerleyen günlerde malzemeleri çalınmış ve enkazı arama ve kurtarma çalışmaları sırasında başlarına silah dayamıştır.

Cumhuriyet’ten Barış Terkoğlu, Aydemir Taşova ile konuştu. Dün Meksika’ya dönen Taşova, titreme bölgesinde yaşadıklarını şöyle anlattı:

Meksika arama kurtarma ekibinde yer alan Proteo isimli köpek, deprem bölgesinde çalışırken hayatını kaybetti.

EKİPMANIMIZLA ÇANTA AÇILDI: Meksika’dan uçakla önce İstanbul’a sonra Adana’ya geldik. Adana’ya vardığımızda valizlerimizi alamadık. Yanlış uçak yüklendi. Bagajı takip etmesi ve geldiğinde bize teslim etmesi için iki işçi bıraktık. Ve askeri helikopterle Hatay’a gittik. Saat 02:00’de işçi ekipmanlarımızı getirdi. Ekipmanımın bulunduğu çantanın tokalarının koptuğunu gördüm. Bir arkadaşımız da çantasının kayıp olduğunu söyledi. Eksik ekipmanlarımız ise şu şekildedir: Leader Multisearch 8 (uwb radar + 3 sismik sensör + 1 termal + 1 renkli arama kamerası), Leader Hasty ms 2 (3 sismik sensör + renkli arama kamerası)

AFAD ÇALIŞANLARA SAHİP OLDUĞU ÇADIRI VERMEDİ: İstanbul’dan arama kurtarma ve iple erişim konusunda uzman arkadaşlarımdan yardım istedim. Ekipmanlarıyla yanıma geldiler. AFAD İl Uyum Merkezi 112 Acil Çağrı Merkezi girişinde konaklamaya başladık. Neden çadırda değil de girişte kaldığımızı kısaca anlatayım. Nelere maruz kaldığımızı daha iyi anlayacaksınız. İlk gün AFAD bize istekli eleman verdi. Bu süreçte bu çalışanla çalıştık. Bize yardım ettiler. Gece geç saatlerde sıcaklık sıfırın altına düştüğünde çadırlarını kurup dinlenmelerini söyledim. Ama kendilerine çadır ve uyku tulumu verilmediğini söylediler. Yanıma 5 gönüllü alarak AFAD’a gittim. durumu izah ettim. Ekip olarak kamp malzemelerimiz var dedik. Ancak bize atanan çalışanın çadırı ve uyku tulumu olmadığı için istekli çalışana yetecek kadar çadır ve uyku talebim oldu. Ayrıca bölgede elektrik olmadığı için jeneratör ve akü talebimizi ilettik.

(Çeşitli görüşmelerden sonra yönlendirildikleri kişi) Telefondaki kişi dışarıdan gelen arama kurtarma ekiplerine çadır vermediğini, başımıza bakmamız gerektiğini söyledi. Grubun teçhizatı olduğunu, sadece AFAD’ın görevlendirdiği işçinin çadırı ve teçhizatı olmadığını, donma tehlikesi geçirebileceklerini söyledim. Ama ‘Efendim çadır yok ne yaparsanız yapın’ deyip telefonu yüzümüze kapattı. Diğer eksiklerimizi almak için depoya gittiğimizde bize akü veremeyeceklerini ve jeneratörü beklememiz gerektiğini söylediler. Ama battaniye verdiler.

UYUYORKEN ÇALINAN EŞYALARIMIZ: (Uzun uğraşlar sonucu jeneratör aldıklarını anlatır) Hangi gün hatırlamıyorum. Sabah 04:00’te birkaç saat dinlenmek için 112 Acil Çağrı Merkezi’nde uyuduk. Enkazdan dönmüştük ve o gün yanlış hatırlamıyorsam 55 yaşında bir bayanı kurtarmıştık. Bu iki saatlik uyku süresi boyunca birisi veya birileri ekipmanımızı aldı: 3 kask (2 kask vizörlü), 3 far, 6 bin dolar, 1 profesyonel emniyet kemeri, 200 metre 11 mm kalınlığında reflektörlü siyah statik ip, 1 adet . kaz tüyü tulum, 1 x 85 litre Spor çantası, 2 x ağır hizmet tipi transfer çantası.

Bunların dışında bir çantada birkaç teknik malzeme daha eksikti ama kolayca bulunabildiği için kayıp olarak bildirmedik. Durumu çevredeki polis ve askerlere bildirdik. Bizi bir asker ve bir polis şefi ile görüştürdüler. Serinyol Jandarma Karakolu ile iletişime geçtiler ancak acil kurtarma operasyonuna katılmak zorunda olduğumuz için birkaç gün sonra tutanaklar tutulabildi. Hatay’dan ayrıldığım güne kadar (19 Şubat) ekibimiz ile diğer grupların ve çalışanların ekipman ve eşyaları çalınmaya devam etti.

SAATLERCE TUTUKLANDIK: Havare Oteli’nin enkazında tehlikeli bir durumdaydık. Yüzlerce kişilik bir grup (bize kabile olduklarını söylediler) bizi öldürmekle tehdit ettiler. Bazıları enkaza girip kurtarma çalışması yapmamızı istemedi. İş makinesiyle girip hızla cesetlerini almaya niyetlendiler. Sular altında kalma ihtimalimiz olduğu için ekibimi bölgeden çekmek istedim. Daha sonra kümeden birkaç kişi bize otelin ikinci katında bir yer göstererek onları dışarı çıkarmamızı ve içlerinde altın ve döviz olduğunu söylediler. İtiraz ettiğimde silahı çıkarıp başıma dayadılar ve beni ölümle tehdit ettiler. Polis, yardım talebimize cevap vermeden durdu ve gitti. Daha önce bölgeye asker ve polis göndermeleri için AFAD’ı davet etmiştik. O bölgede saatlerce rehin tutulduk. Neyse ki özel harekât polisleri olayı görünce otel çevresinde güvenliği sağladılar ve güvenle ayrılmamıza izin verdiler.

BAŞKAN BİZİ GELECEK İÇİN GÖNDERDİ: Her şeyin üstüne tuz biber olan etkinlik 19 Şubat Pazar günü saat 02:00’de gerçekleşti. Bizi otobüslere bindirerek diğer bölgeye nakletmek istediler. Grubun yorgun olduğunu ve sabah ayrılmak istediğini bildirdik. Ancak Cumhurbaşkanı gelecek diye binadan transfer olacağımızı söylediler ve yapacakları bir şey yok. Grup arkadaşlarım otobüslere bindirilip uğurlandılar.

Meksika Büyükelçisine olayları anlatmak ve çalışmalarımızdan haberdar etmek gerekli olduğu için geceyi 112 Acil Çağrı Merkezinde geçirdim. Ankara’ya transferim için herhangi bir yardım sağlanmadı ve ekibimin nereye transfer edildiğine dair herhangi bir bilgi verilmedi. Daha sonra grupla telefon görüşmesi yaptığımda biraz rahatladım. Ankara’ya transferim sosyal medyadan bana ulaşan kişiler tarafından gerçekleştirildi.

SOYLU GARANTİ VERDİ, BAKAN DANIŞMANI ‘YAPARSINIZ’ DEDİ: Baş başa görüşmemizde donanım ve güvenlik konusunu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya anlattım. Meksika’da yaşamama rağmen Türk olduğumu ve keşke iki ülke arasında sorun olmamasını diledim. Sıkı çalışmamız ve desteğimiz için bana teşekkür ettiler. Bölgede bir kez daha kalmamızı istedi. Kayıp ve çalınan ekipmanların temin edilerek can güvenliğimizin sağlanacağını söyledi. Ancak daha sonra bakanın danışmanı olduğunu söyleyen bir kişi ‘Jandarma raporunu İspanyolcaya çevirin, Meksika’daki ikmalinizi kendi çabanızla yapacaksınız’ diyerek konuyu kapatmaya çalıştı. Uluslararası bir ekip olduğumu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Meksika’daki Türk Büyükelçisinin davetiyle bölgeye geldiğimizi, olayın Türkiye’de olduğunu, bu ekipmanların arama kurtarmada kullanılacağını anlattım. gelecekteki faaliyetler ve değeri. Ama bir sonuç alamadık. Yani derdimizi anlamak istemedi. Sanırım Süleyman Soylu’nun bu görüşmeden haberi yok. Çünkü kendisi ile sıcak ve keyifli bir görüşme gerçekleştirdik ve ekipman konusunda garanti verdi.

Bunun dışında batıklarda yaşadığımız bazı ufak tefek sorunlar da var ama tartışma uzamasın diye o konulara girmiyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu